
HIV/AIDS ve Ergenlik
HIV (İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü) adından da anlaşılacağı üzere insan bağışıklık sistemine saldırır ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açar. AIDS ise HIV’in tedavi edilmediği durumda görülen, ileri aşama hastalıktır. Bağışıklık sistemini ciddi şekilde zayıflatır, tedavi edilmezse ölüme sebep olabilir. Başka bir deyişle HIV virüsün ismiyken AIDS, HIV’in yol açtığı ve HIV ile enfekte olduktan sonra gelişen durumdur. HIV taşıyan kişi AIDS olmak zorunda değildir fakat AIDS tanısı almış birisinin HIV taşımaması mümkün değildir.
HIV/AIDS etnik köken, cinsiyet ve yaş fark etmeksizin birçok insanı etkilemiş ve etkilemeye de devam etmektedir. Son yıllarda dikkat çeken özelliklerden biri ise çocuk ve ergen nüfusta da bu durumun hızlı bir şekilde yayılmaya başlamasıdır. Hastalığın başlangıç yaşının 10’lu yaşlara inmesi, hastalığın çocukları ve ergenlik dönemindeki kişileri de büyük bir şekilde etkisi altına aldığını göstermektedir. HIV/AIDS ile yaşayan annelerden doğan bebeklerin bir bölümü HIV taşıyıcısı olarak dünyaya gelmektedir. Bazıları emzirme yoluyla, bazıları da kandan bulaşma yoluyla enfekte olmaktadır. HIV taşıyıcısı annenin ilaç tedavisi alması, doğumun sezaryen şekilde gerçekleştirilmesi, anne sütüyle beslememe, doğum sonrası bebeğin tedavi alması gibi yollarla anneden bebeğe bulaş riski azaltılmaya çalışılmaktadır. Ancak bütün bu çabalara rağmen bu risk ancak %8-12’ye düşmektedir.
HIV/AIDS ergenlik dönemindeki ölüm nedenlerinin azımsanamayacak bir kısmını oluşturmaktadır. Tanılanma yaşı yetişkinlik olarak görülse de 15 yılı aşabilen kuluçka süresi nedeniyle virüsle enfekte olunan dönem genellikle ergenlik yaşlarına tekabül etmektedir.
Ergenlerin önemli bölümünde karşılaşılan “ergen benmerkezciliği”, kişide “Bana bir şey olmaz.” düşüncesi oluşturur. Bu düşünce ergeni her türlü korumalı davranıştan uzak tutmaktadır. Bu davranışlara örnek olarak emniyet kemeri takmamak, trafikte kendisine kırmızı ışık yanarken karşıdan karşıya geçmek için yola atlamak, sağlık önlemlerine dikkat etmemek verilebilir.
Ayrıca HIV/AIDS’in halk arasında homoseksüellik veya madde bağımlılığıyla ilişkilendirilmesi , heteroseksüel veya madde bağımlılığı olmayan bireylerin kendilerini risk grubunda saymamasına ve bu konuda sağlık önlemleri almamalarına yol açmaktadır. Bu durum “kendisine bir şey olmayacağını” düşünen benmerkezcil ergenin HIV/AIDS ile karşılaşma riskini arttırmaktadır.
Ergenler arasında yaygın olan akran baskısı da onları HIV/AIDS ile karşı karşıya bırakabilmektedir. Akranların destekleyici tavırları, korunmasız cinsel ilişki veya madde kullanımı aracılığıyla HIV/AIDS’in ergenler arasında hızla yayılmasına sebep olmaktadır.
Ergenlerin, şu anki davranışlarının uzun dönemdeki olumsuz etkilerini kavramada güçlük çektikleri de belirtilmektedir. Yani ergen için ilişkiden aldığı haz, uzun dönemde görülebilecek bir hastalık riskinden daha önemlidir ve bu durum onları korunmasız cinsel ilişkiye girmeye yöneltebilmektedir.
Ülkemiz genç nüfus yapısı, cinselliğin ve cinsellik eğitiminin tabu olarak görülmesi, konunun ihmali, turizm, ergenlerin cinsel davranış eğilimleri gibi nedenlerle HIV/AIDS yayılımı bakımından önemli bir tehlikeyle karşı karşıyadır. Ülkemizde 1985 yılından bu yana HIV/AIDS enfeksiyonu görülmektedir fakat 1985 yılında toplam 3 olan vaka sayısı, 31 Aralık 2018 itibarıyla toplam 21.520’ dir.
Bu durumda hastalığın önlenmesinde tek amaç olarak görülen “eğitim” yoluyla çocuk ve ergenlere ulaşılmalı, verilen cinsellik eğitimleriyle küçük yaştan itibaren insanlarda farkındalık oluşturulmalıdır. Özellikle bilgiye ulaşmak açısından zor koşullarda yaşayan, çalışan, engelli, hükümlü gibi okula gidemeyen çocuk ve ergenler unutulmamalı, onlar için de eğitim çalışmaları düzenlenmeli ve gerçekleştirilecek büyük ölçekli projelerle çocuk ve ergenlerimizin bu tür hastalıklardan korunmaları sağlanmalıdır.
Kaynakça: Hatice Eftal Şeyda Kanal, Ankara’da bir üniversitenin bazı fakültelerindeki dönem 1 öğrencilerinin AIDS’e yönelik bilgi düzeyleri, tutumları ve ilişkili etmenler (Ankara: Ankara Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıpta Uzmanlık Tezi, 2020)
Yazar: Murat Özkan, MEDISEP